Şeyh-ül Ekberle Yolda – Hakim Bey

Hakim Bey’in İnan Mayıs Aru tarafından derlenip çevrilen ve daha önce Sub Yayınları tarafından Şeyh-ül Ekberle Yolda başlığı altında kitaplaştırılan, okuru heteredoks İslam aleminde muazzam bir yolculuğa çıkaran makalelerini Nedircik Yayınları iftiharla sunar. Bir kaç hafta içerisinde tefrika şeklinde yayımlanacak bu makaleleri okumak için lütfen Patreon üzerinden Nedircik Yayınları’na ABONE OLUN ve bu bağımsız yayıncılık macerasını destekleyin.

Gerek bizde gerek Batı’da daha çok anarşistler arasında Geçici Otonom Bölgeler (T.A.Z.) kuramıyla tanınan Hakim Bey ya da nam-ı diğer Peter Lamborn Wilson’ın heteredoks Doğu gelenekleriyle muhabbeti çok eskiye dayanır. 60’ların sonunda Türkiye, İran, Pakistan, Afganistan Hindistan ve Java’yı içine alan uzun bir seyahate çıkan Bey, Batı Bengal’de Ganeş Baba’yla tanışmış ve Kali müritlerini, mülhid Müslüman mistikleri, anarşistleri ve aşırı solcuları bir arada bünyesinde barındıran Bengal Terörist Partisi’nin eski bir üyesi olan Sri Kamanaransan Biswas’la Tantra öğretisi çalışmıştı. Kanunsuz dervişlerin piri Lâl Şahbaz Kalender de dâhil olmak üzere söz konusu coğrafyadaki pek çok Sufi türbesini ziyaret etmiş,

Java’da Muhammedî Pasifik adalarının balta girmemiş ormanlarında Bâtınî İslam öğretisinin çok sesli uygulamalarına birinci elden tanıklık etmişti. 1974’ten Ayetullah Devrimi’ne dek İran’da bulunan Hakim Bey, Seyyid Hüseyin Nasr’ın kurucusu olduğu İran Kraliyet Felsefe Akademisi’nde dilbilim kürsüsünde çalışmıştı. Akademi’nin İngilizce yayın yönetmeni ve Sophia Perennis’in editörüydü. Seyyid Hüseyin Nasr, Toshiko Izutsu, Henri Corbin ve daha pek çok başka isimle beraber çalıştı. 1980’de Şah devrilip de mollalar devrimin diğer güçlerini, sufileri, sosyalistleri, mücahidanı, Ali Şeriati yandaşlarını tasfiye etmeye başladığında o da İran’dan ayrılarak Amerika’ya döndü.

Uluslararası İbn Arabî Cemiyeti’nin de saygın bir üyesi olan Hakim Bey bu makalelerde bizi Şeyh-ül Ekber İbn Arabî’nin rehberliğinde İslam’ın heteredoks dünyasında bir yolculuğa çıkararak katı geleneksel yorumlarla çoraklaşmış bir çölde bâtınî tevillerle önümüze yeni ufuklar açıyor, hatta cüretkâr yolcular için yasanın boyunduruğunun kalktığı bir vahanın krokisini paylaşıyor. Bu makaleleri şimdi Nedircik Yayınları, Patreon üzerinden abone olan okurlarıyla paylaşıyor.

Her ne kadar Hakim Bey bu metinler üzerinde çalışırken William C. Chittick, Bülent Rauf, Dom Sylvestre Houdedard, John Mercer, Ali Reza Nourbakhs, Nasroullah Pourjavady, Claude Addas gibi bu alanda uzman isimlerle iş birliği yapmış olsa ve az bilinen derûni bir tarihe ilişkin açılımlar sunsa da bunlar akademik inceleme niyetiyle yazılmış metinler değildir. Hakim Bey bu metinlerle bir İslam irfanı poetikasının izini sürme peşindedir. Bu kitaptaki ikinci metin olan Anti-Halife’ye de sınırlar arasında dolanan bu poetikadaki rehberlerinin isimlerini anarak başlar zaten. İlahiyat ya da siyaset ya da herhangi başka bir tek boyutlu yorumlamanın sınırlarına sığmayan, daha ziyade tarihsel süreçler ve coğrafyanın karmaşıklığını taşıyarak gündelik hayatın organik çeşitliliğini yansıtan bir çoğulculuk taşar bu metinlerden. Mermer gibi yekpare bir İslam’dan ziyade, minyatürler gibi rengârenk binlerce parçadan oluşan bir bütündür Hakim Bey’in bize sunduğu sahne ve bu sahnede kendi mitlerini ve hikâyelerini sergilerken bunlara eleştirel bir bakış geliştirmekten de asla geri durmaz.

Bu metinler bizi başı sonu, durakları ve süresi belli bir modern zaman tatil yolculuğundan ziyade kervanlarla çıkılan ve ne kadar süreceği ve nelerle karşılaşılacağı belli olmayan kadim bir hac yolculuğuna çıkarmayı vaat etmektedir. Mülhid İslam’ın, heteredoksinin kervansarayları arasında Sitüasyonist bir dérive, bir sürükleniştir. Konusunu soğukkanlı bir titizlikle ele alarak kesip biçen bir akademi cerrahının değil, konusuyla bir olmuş, onun cezbesi içinde kendinden geçmiş bir ilim aşığının bakışını buluruz bu metinlerde.

“Kervan nereye giderse gitsin, onun Mekke’si Aşktır” der Mevlana Celaleddin Rumi ve İbn Arabî ekler: “Aşk Kervanı rotasını nereye çevirirse benim dinim de imanım da oradadır.”

Kapak resmini oluşturan Ahmed İsmail tarafından yapılmış hüsnühatta İslam öncesi anonim Bedevi şairlerinden birinin bir şiiri yer almakta ve şiirde şöyle denmektedir:

Soyluyuz ya,
Atalarımızdan miras aldıkları kudretle
Bir yasa verdi her kavme
Her kavmin kendi yasa getireni.
Hata yoktur soyumuzda,
Boşa laf etmeyiz kat’a.
Beyhude düşünceler, sıradan tutkular
Varamaz bizim yanımıza.

Sırayla tefrika olunacak olan makale dizisindeki her bir metni yayımlandıkça aşağıdaki bağlantılarda bulabilirsiniz:

1- Mukaddes Sürükleniş: Şeyh-ül Ekberle Yolda – Hakim Bey

2- Anti-Halife: İbn Arabî, Manevi Hikmet ve Mülhid Gelenek – Hakim Bey

3- Suikastçıların Sırları: Bir Haşhaşi Tarihçesi – Hakim Bey

4- Şeyhlerin İki Hâli Vardır: Modern Sufizmde Cinsellik ve Otorite Üstüne Serbest Düşünceler – Hakim Bey

5- İblis, Siyah Nur: İslamda Satanizm – Hakim Bey