Nedircikler, Yavaş Yayıncılık ve Nepal’deki Amerikalı Öncüler

Nedircik Yayınları

Yıllardır çevirdiğim şiirleri, öyküleri, ekoloji yazılarını, politik makaleleri, Zen ve Tao metinlerini ve bunların yanı sıra kendi yazdığım şiirleri ve yazıları yayımlayacağım kişisel bir mecra olarak 2015 yılında bir web sitesi formatında başlamıştı Nedircikler. Bir yandan yazıp çizip çevirirken bir yandan da uzun süredir kendi bostanımı yaparak, doğadan yenebilir bitkileri ve mantarları toplayarak gıdamı olabildiğince kendim karşılamaya çalışıyor, kırsalda yaşadığım evlerin çatısından duvarına onarımını ellerimle yapıyor, ısınmak için kışlık odunumu ormandan kendim taşıyordum. Tüm bunlar, biraz da Zen öğretisinin “odununu kes, suyunu taşı” anlayışını temel alan bir doğrudanlık felsefesi üzerine kuruluydu. Hayatımı ne derece dolaysızca yaşarsam, yaşamın özgür kaynağına o kadar yakın olacağım fikri bunların temelinde yatıyordu.

Bir yandan da 15 yaşımda fanzinlerle başlayıp sonra çeşitli dergiler ve yayınevlerinde çevirmen, yazar ve editör olarak süren yayıncılık maceramı aynı dolaysızlık ilkesi çerçevesinde kaynağa daha da nasıl yakınlaştırabileceğimi düşünüyordum hep. Bu noktada yine okuduğum çeşitli Taocu metinlerde anlatılan köy ve manastır matbaaları en büyük ilham kaynağım olmuştu: Küçücük köyler bile kendi kâğıtlarını ve mürekkeplerini yapıyor ve bunları el yapımı baskı sistemleriyle basılan şiirler ve öğreti metinlerini yayımlamak için kullanıyorlardı. Bu fikir zihnimde uzun süre döndü durdu, ta ki 2020 yılında pratiğe geçip de kendi kâğıtlarımı yapmaya başlayana kadar.

Nedircik Yayınları işte bu fikirden doğdu. Modern zamanlarda bunun başka bir örneğinin daha olup olmadığını bilmiyordum ama yürümek istediğim yolun bu olduğundan şüphem yoktu. Nedircik Yayınları adı altında, oldukça amatörce yaptığım kâğıt ve mürekkeplerle kendi kitaplarımı basmaya başladım. “Slow Food ve “Citta Slow” hareketlerinden ilhamla buna “yavaş yayıncılık” dedim. Süreç gerçekten de yavaş ilerliyordu, tek bir kitabı basacak malzemenin hazırlığı bile günler sürüyordu. Ancak bu süreç bence içerik ve materyali, biçim ve özü olabilecek en has şekilde birbirine yakınlaştırıyordu.

Tüm bunları yaparken kendi kendime hep soruyordum: Dünyada bunun başka örnekleri var mı, böyle bir yayıncılığı sürdüren aynı tinsel soydan kardeşlerim olabilir miydi? Ne kadar araştırsam da pek bir şey bulamamıştım. Ancak tam da kâğıt sanatında daha da ilerlemek üzere Asya’da el yapımı kâğıt ustalarıyla buluşabileceğim bir yolculuğun arifesinde, bu ustalar hakkında araştırma yaparken aradığım damarı da bulacaktım.

Nepal’de el yapımı kitaplar basan, hem benim de bir şekilde kendimi bağlantılı saydığım Beat kuşağı yazar ve şairleriyle ilişkili bir yayıncıyı sosyal medya sayfalarında bulunca nasıl heyecanlandığımı tarif edemem. Shiv Mirabito ile işte böyle tanıştım.

Shiv, kalın ve başının üzerine topladığı upuzun “dreadlock”larıyla, uzun beyaz sakalıyla, esmer teni ve gözlerinin içi gülen deli bakışlarıyla Hindu bir ”sadhu”yu andırsa da hakkında biraz araştırma yapınca kendisinin aslında Amerikalı olduğunu, yayınevi ve kitabevi Shivastan Press’in de Amerika’da olduğunu ancak Nepal’de uzun süre yaşadığını ve kitaplarını orada yapılan “lokta” kâğıtlarına bastırdığını öğrendim. Ama ne kitaplar… Allen Ginsberg’ten Diane Di Prima’ya, Lawrence Ferlinghetti’den Peter Lamborn Wilson’a Amerikan edebiyatının nevi şahsına münhasır isimlerinin en nadir eserlerini sınırlı sayıda özel el yapımı kâğıtlara basıyordu Shivastan Press.

Sonra röportajlarını okuyunca onun da bu yolda öncüleri olduğunu, aslında Shivastan Press’in ilhamını 1970’lerde Nepal’de el yapımı kâğıtlara nadir kitaplar basan Bardo Matrix Yayınları’ndan aldığını öğrenecektim. Sıkı durun: Bardo Matrix’i Nepal’de kuranlar da şair, fotoğrafçı, yayıncı Ira Cohen ve Velvet Underground’ın da eski davulcusu olan müzisyen, şair Angus Maclise’den başkası değilmiş. Ira ve Angus’un Nepal’de Freak Street’te kurdukları bu minik ve sıradışı yayınevi dönemin pek çok öncü sanatçısını ağırlıyor, 70’lerde Nepal’e gelen hippiler için bir uğrak noktası oluyor ve Paul Bowles’tan Gregory Corso’ya pek çok şair ve yazarın nadir eserlerini basıyormuş. Bu kitaplar Nepal’in el yapımı “lokta” kâğıtlarına, ahşap oyma ve tipo baskı sistemleriyle basılarak elde dikiliyormuş.

Nedircik Yayınları’nın böyle esaslı öncüleri olduğunu öğrenmek ve dolaysızlık arayışında, aynı poetik ve etik geleneği paylaştığımı hissettiğim bu insanların yürüdüğü yolda bir şekilde kendi şahsi azizlerimin koruması altında olduğum duygusu, yaptığım işe ve yürüdüğüm yola inancımı bir kat daha arttırdı.

Bu yolun temelini oluşturan ilkeleri ve öncülerin daha detaylı arkeolojisini başka yazılara bırakarak şimdi sizi Shiv Mirabito’nun Ira Cohen’e adadığı ve kendi silsilesinin ipuçlarını verdiği bir şiirle baş başa bırakıyorum…

Ira Cohen’le İçli Dışlı – Shiv Mirabito

İlk buluşmamızda Katmandu takımıyla

 güneşli bir günde Woodstock’ta

Anlatmıştın keyfini ve derdini şiir basmanın

 70’lerde Nepal’de el yapımı kâğıtlara

ve 90’larda Nepal’de Shivastan Yayınları’nı kurmama ilham olmuştun

  Sen ve Angus’un başlattığı geleneği sürdürmek üzre

Bardo Matrix, Star Streams, Dream Weapon

   Spirit Catcher Kitabevi

Şimdi hepsi de nadir, akbaba dişi ve 1000 yıllık tekboynuz yumurtaları gibi

Güzel şey kitap


Bana avangart bir eğitimin referanslarını vermiştin

Bowles, Burroughs, Gysin, Ziprin ve Corso

Midgette, Malanga ve Maclise

Paul Babes, Little Ira, Ganesh Baba, Jack Smith ve Penny Arcade

Vali, Debbie Harry, Chris Stein ve Joey Ramone

Peter Lamborn Wilson, Louise Landes Levi, Janine Pommy Vega,

Charles Henri Ford ve Indra

vs. vs. vs.!

Fas, Amsterdam, New York, Katmandu

İtalya, Etyopya, Angkor Wat ve Timbuktu da cabası…


Şimdi zamanın kıyısında fır dönen

   o yarısaydam sanrılı afyon küresi patladı

   zeval görmesin şiirinin mor gölgesi

Eserlerin ebediyen yaşayacak sonsuzluğun Akaşik kayıtlarında

Konuşamayan ebevenlerden olma sen

Hiç vazgeçmedin konuşmaktan

yahut yaratmaktan

yahut yazmaktan

ve ben yalayıp yutmaya çalıştım altın jilet dilli her bir kelimeni


Haklıydın telefonda bana bağırdığında:

“Hiç bir şey bildiğin yok!!!”

Gerçekten de Shangri-la mıydı yarasa sarayı?

Neden ağlamıştı Mata-ji Benares’te Ganga üstünde bir yüzen evde?

CIA mi akçeliyordu gerçekten Bardo Matrix yayınlarını

              ve de Nepal Kralı Birendra?

Neden sessizce cigara tüttüren sadhu

         kolunu 12 yıl havada tutmuştu?

Kaç hacı sıçmaktaydı Kumbha Mela’da?

Paul Bowles nasıl sevişmişti bir Faslıyla?

William Burroughs ölü kedilerden nasıl elektrik üretmişti?

Mylar fotoğraflar gerçekten de kelebek kanatlarından mı esinlenmişti?

Kendiliğinden yükselen stupa’nın altındaki gizli mağaralar

       Lhasa’ya mı çıkıyordu gerçekten?

Bir Singh’in bahçesinde açan güller ne kadar büyüktü?

Neye benziyordu Jack Smith’in mücevher bezeli sığınağı?

Nasıl yaptırmıştı Vali o tribal dövmeleri?

Kaleminin ucunda kaç üstsüz melek dans ediyordu?

Kalamar mürekkebindeki altın tozları soldu mu sonunda?

Tek bacaklı kör dilenci ağlıyor mu senin için?

Doğru mu “Söylediklerinin aleyhinde delil olarak kullanılabileceği”?

Groucho Marx senin uhrevi bir bedenin olduğunu söylese

   kin tutar mıydın ona?

Shiv Mirabito
Çeviren: İnan Mayıs Aru

Patreon ile ABONE olarak bağımsız yayıncılığı destekleyin!
Become a patron at Patreon!