Kıyamet – William S. Burroughs

Toskana kıyıları açıklarında seyreden denizciler tepelerden, ağaçlardan ve gökyüzünden haykıran bir ses duydu: “Yüce Tanrı Pan öldü!” Pan, Paniğin Tanrısı: her şeyin canlı ve kayda değer olduğunun aniden farkına varılması. Tarih 25 Aralık M.S. 1’di. Ancak Pan hayal dünyasında, yazı, resim ve müzikte yaşamaya devam ediyor. Van Gogh’un olağanüstü bir canlılıkla kıvrılan ayçiçeklerine bakın; Joujouka’da Pan’ın Kavallarını dinleyin. Bugün Pan müzelerde çerçevelenmiş, kitaplara gömülmüş, folklora indirgenmiş olarak etkisiz hale getirilmiştir.

Ancak sanat, çerçevelerden taşarak metroda grafitilere dönüşüyor. Orada duracak mı? Şu vahiysel ifadeyi bir düşünün: “Hiçbir şey doğru değil. Her şeye izin var.” – Hassan Sabbah. Zapturapt altında tutulan ve yıkıcı her türlü davranışa bir çağrı olarak yorumlanmamalı bu, öylesi kendi halinde basit bir piyesten ötesi olamazdı. Her şeye izin verilmiştir çünkü hiçbir şey doğru değildir. Hepsi uydurma, illüzyon, rüya… SANAT. Sanat çerçeveyi ve yazılı sözcük sayfayı terk ettiğinde –yalnızca fiziksel çerçeve ve sayfa değil, belirlenmiş kategorilerin çerçeveleri ve sayfalarını da– hakikatin kendisinde temel bir aksaklık meydana gelir: sanatın gerçek anlamda gerçekleşmesi. Bu, göz önünde her ne bulursa imzalayarak ya da bir kaide üzerine koyarak sahiplenen Duchamp, Klein ve Manzoni’ninkinden çok farklı bir istikamettir. Çerçeveleyerek ve imzalayarak sahiplenmek yerine, çerçeveleri ve kaideleri, hatta imzaları kaldırın. Adanmış her sanatçı imkânsızı dener, Başarı’ysa gökyüzüne KIYAMET yazacaktır. Sanatçı bir mucizeyi hedefler. Ressam, resminin tuvalden ayrı bir yaşamla, resmin dışında bir hareketle hareket etmesini ister ve velvelenin kopması için dokuda açılan bir gedik yeterlidir.

Son perde, Son, hepimizin geldiği yer burası. Nihai Kıyamet, herkesin gördüğünü gördüğü, hissettiğini hissettiği ve duyduğunu duyduğu zaman kopar. Tüm rüyalarınızın ve kâbuslarınızın yaratıkları tam burada, tam şu anda, her daim oldukları ya da olacakları kadar somut, sarsılarak ilerleyen metroların elektrik dirimi hızlı ve daha hızlı ve daha hızlı bir bulanıklık içinde çakıp geçen istasyonlar.

Milyonlarca yüz parçalanan göğe bakarken Paniğin Tanrısı Pan, çığlık atan kitleleri kırbaçlıyor:

YOLDAN ÇIKMIŞ! YOLDAN ÇIKMIŞ!

Gezegen palamarlarından kurtuluyor, uzaya doğru yan yatarak şehirleri, dağları ve denizleri Boşluğa döküyor, günler ve geceler metro istasyonları gibi hızla geçerken gitgide daha hızlı ve daha hızlı dönüyor. Demir penis bacaları ozon kokuları saçarak mavi kıvılcımlar attırıyor, tüneller beton ve çelikten dişlerini gıcırdatarak arabaları bira kutuları gibi dümdüz ediyor. Grafitiler camı ve çeliği asit gibi yiyerek gökyüzünde alev alev renkli kasırgalar olmuş çağlıyor.

Kapı büyüklüğünde saten fırçaları olan forkliftler Wall Street’in içinden geçerek Büyük Kanyon’un devasa bir hatıra kartpostalını resmediyor. Su kamyonları boya saçıyor, boya tabancalarıyla silahlanmış haydut ressamlar ulaşabildikleri her şeyi ve herkesi boyuyor. Hayatta Kalma Sanatçıları, sırtlarına bağladıkları boya kutuları, bellerindeki el bombalarıyla menzillerindeki her şeyi ve herkesi boyuyor. Gökyüzü yazarları, it dalaşına girip çarpışıyor ve boya içinde patlıyor. Telefon direkleri, dönerek çatırdayan teller arasında elektrik dansı yapıyor. Enkaza dönmüş şehirlerde neon patlamaları ve hortumlar parlıyor, yer kabuğu bükülüp yapboz parçalarına ayrılırken yanardağlar erimiş renkler püskürtüyor.
Ev aletleri isyan ediyor: çamaşır makineleri konukların giysilerini kapıyor, böğüren elektrikli süpürgeler makyaj malzemelerini, perukları ve takma dişleri emiyor, elektrikli diş fırçaları çığlık atan ağızlara dalıyor, çamaşır kurutucular bahçeleri toz çanağına çeviriyor, bahçe aletleri çayır partilerinde vızıldayarak, gayretkeş Japon baltaları tarafından gübre olmak üzere doğranmış konukları kazığa oturtuyor. Kemiklerinden iğrenç, şekilsiz, soğanlı bitkiler fışkırıyor, golf sahalarını, yüzme havuzlarını, kır kulüplerini ve zevkli konutları kaplıyor.

Gökdelenler gökyüzünden mavi ve beyaz boya kalıntılarını kazıyarak, azotlu hardal sarısını sıyırıp söküyor ve pas kızılının kemirdiği köprüler nehirlere düşerek renkleri sıçratıyor – Arkamda duyuyorum her zaman– iskelelere, sokaklara AMOK sanatı – Çabuk olun lütfen, vakit geldi – inorganik kalıpları sel basıyor – Zamanın kanatlı arabası telaş içinde – canlandırıyor tutkusunu – yakın. Kapanış zamanı beyler – metal ve cam çelik – bunlar size daha önce de söylediğim gibi aktörlerimiz – kirişler kıvranıyor – aktörler çılgınca toplanıyor teatral – mineral şehvet – otellerde… hepsinin keyfi keka.

Hiç zahmet etmeyin – fırlayıp beton – tüm o ıvır zıvırla, John – hepsinin de keyfi keka, John – örtülerinden – Yönetmen sahnede ve buhar – duvarlar – iç zahmet etmeyin – fırlayıp beton – tüm o ıvır zıvırla, John – hepsinin de keyfi keka, John – örtülerinden – Yönetmen sahnede ve buhar – duvarlar – olup uçar ve bilirsiniz gösteri dünyasında ne demeye gelir bu – camdan – uçar. Çabuk olun lütfen, vakit geldi. New York’ta – yanıp tutuşan – köyün hayvanları altında kalan – delilikle –Kavalcı alaşağı etti göğü. Bu aslı as – milyarlarca kaçık – tarı olmayan gösteri solup gitti, geride bir – yollar kıvrılır – çöp bile bırakmadan. Kapanış zamanı, çabuk olun – kaldırımlar önden gider – vakit geldi.uçar ve bilirsiniz gösteri dünyasında ne demeye gelir bu – camdan – buhar olup uçar. Çabuk olun lütfen, vakit geldi. New York’ta – yanıp tutuşan – köyün hayvanları altında kalan – delilikle –Kavalcı alaşağı etti göğü. Bu aslı as – milyonlarca kaçık – tarı olmayan gösteri solup gitti, geride bir – yollar kıvrılır – çöp bile bırakmadan. Kapanış zamanı, çabuk olun – kaldırımlar önden gider – vakit geldi.

Arkamda – daha hızlı ve daha hızlı – duyuyorum her zaman çabuk olun – enerjinin topraklandığını– lütfen kapanış zamanı – kaldırımlara ve caddelere milyarlarca ayakla ve lastikler saçılır rögarlardan ve tüneller volkanik bir güçle patlar bırak insin aşağı sarsılarak ilerleyen metrolar daha hızlı ve daha hızlı bir bulanıklık içinde istasyonlar, Pan, çığlık atan kitleleri kırbaçlıyor alev alev kavallarıyla milyonlarca yüz parçalanan göğe bakıyor YOLDAN ÇIKMIŞ! YOLDAN ÇIKMIŞ! gezegen palamarlarından kurtuluyor, uzaya doğru yan yatarak şehirleri, dağları ve denizleri Boşluğa döküyor daha hızlı ve daha hızlı.

Burası hepimizin mavi ve beyaz boyayla geldiği yer Herkes renkli kâbuslar gördüğünde tam burada depolar ve iskeleler elektrik enerjisi selleri inorganik kalıplar metrolar daha hızlı ve daha hızlı, cam çelik kiriş Paniğin Tanrısı Pan çığlık atan betonu kırbaçlıyor, yüzler parçalanmış göğe bakıyor ve delilikle yanıp tutuşuyor. YOL gezegen uzaya doğru savrulan arabaları ve kamyonları daha hızlı ve daha hızlı bir şekilde Boşluğa doğru çekiyor dönen yürüyüşler ve sokaklar ozon kokusu içinde metro istasyonları gibi yanıp sönüyor.

Güç, bırak gelsin, gökdelenler gökyüzünde son Kıyamet’in kalıntılarını kazıyor, rüya nehirleri katı yollar ve binalar boyunca renkler sıçratıyor, AMOK sanat canlılığı, mineral şehvetler içinde kıvranarak metal bulanıklığının tutkularını canlandırıyor. Camdan duvarlar eriyerek YOLUNDAN ÇIKMIŞ bir milyar çılgın gözün, kaldırımlardan ayaklar ve lastikler akıyor, bacalar boşalıyor mavi tüneller patlatıyor grafiti köyü alevli renklerle gökyüzüne çekiliyor.

Gökdelenler gökyüzünden mavi ve beyaz boya kalıntılarını kazıyor, nehirler renklerle girdaplanıyor, azotlu hardal sarıları ve kırmızılar köprüleri kemirerek nehirlere düşüyor, depolara ve iskelelere, yollara ve binalara renkler sıçratıyor, AMOK sanatı inorganik kalıpları sular altında bırakıyor, tutkuları, metali ve camı canlandırıyor, mineral şehvetiyle kıvranan çelik kirişler beton örtülerinden fırlıyor, camdan duvarlar milyarlarca çılgın gözde delilikle eriyip yanıyor, köprüler arabaları ve kamyonları nehirlere savuruyor, kaldırımlar önde daha hızlı ve daha hızlı ilerliyor, enerji kaldırımlara ve caddelere milyarlarca ayakla topraklanıyor ve lastikler volkanik bir güçle patlayarak rögarlardan ve tünellerden saçılıyor:

BIRAK İNSİN AŞAĞI

New York’ta köyün hayvanları altında kalan Kavalcı alaşağı etti göğü.

William S. Burroughs
Çeviren: İnan Mayıs Aru
Görseller: Keith Haring