Kaos Büyüsü: İrfanlı Terörizm – İnan Mayıs Aru
“Kaos bahsi açılınca büyü de zuhur eder…”
C. Gustav Jung, Liber Novus
Büyü, irade yoluyla gerçeklik dediğimiz tutarlı gözbağının dokusunda bir değişikliğe yol açma çalışmalarına verilen genel isimdir. Söz konusu değişiklik, daha iyi bir iş, para ya da aşk gibi basit bir kazançtan tutun da Hz. Süleyman’ın cinleriyle sohbet etmeye, uçan bir halı üzerinde deryaları aşmaya veya hükümetleri ve onların ordularını devirmeye dek uzanabilir.
Gerçeklik dediğimiz şey, masiva, şeyler dünyası ya da Budist terminolojideki maya bir yanılsama, bir gözbağıdır ancak tutarlı bir yanılsama olduğu için neredeyse hepimiz hiç değilse onun temel nitelikleri konusunda hemfikiriz. Meditasyon, oruç, zikir, çile, psikedelik maddeler vb. araçlarla kişisel algıda çeşitli değişimlere yol açmak mümkünken gerçekliğin dokusunu oluşturan ortak algıyı değiştirmek için bu araçların çok daha etkili bir biçimde müşterek kullanımına ihtiyaç duyarız.
Para piyasası akışları, yüksek matematik, reklamcılık, medya vesaire de gerçekliğin dokusunu değiştirme gücüne sahip çeşitli büyü biçimlerinden başka bir şey değildir. Bizim mevcut gerçekliği kavrayışımız sembolik iletişim üzerinden gerçekleşmektedir ve gerçekliğin dokusunu değiştirmek için öncelikle kelimelerin ve sembollerin gücünden faydalanmayı öğrenmemiz gerekir. Tibet’in Bön dininden Tantrizme, Kabalacılardan Hurufilere, Gül-Haçlardan Altın Şafak’a, Gardner Wicca’dan Satanizme dek pek çok farklı gelenek de evrene müdahale amacıyla kendi sembolik evrenlerini üretmiş ve bunları yetkinleştirme yolunda çalışmışlardır.
Kaos Büyüsü ise Ritüel Büyü Gelenekleri içerisinde yenilikçi ve modern bir yaklaşımı temsil eder. Bu büyü okulu geleneksel büyü yöntemlerinin çoğunu gereksiz yere karmaşıklaştırılmış, ayrımcı ve etkisiz bulur ve belli bir büyü sisteminin sembolik evrenine inanmaktan ziyade inancın kendisinin işleyiş mekanizmalarını araştırmanın büyü çalışmalarında kritik unsur olduğunu öne sürer. Kaos büyücüleri büyü çalışmalarında işlerine yarayabilecek her inancı seve seve benimser, artık işlerine yaramayanları da bir kenara bırakırlar. Uyum yeteneğini temel bir erdem olarak gören ve gerçekliğin doğasının şaşmaz bir tezahürü olarak değişimi selamlayan bu yaklaşım pekâlâ kişisel bütünlük duygusunu evrenin düzenli ve anlamlı bir yer olduğu inancına borçlu olan kişiler için biraz sinir bozucu olabilir. Kaos Büyücüleri ise buyurgan bir ahlâkı, mutlak bir anlamı ya da evrensel bir düzenin varlığını baştan reddederler. Onlar için ahlâk yaşam estetiğidir, anlam ihtiyaçlara göre şekillenir ve düzen kaosun ta kendisidir. Evreni normal insan idrakinin kavrayamayacağı kadar muazzam bir karmaşa düzeni olarak görürler. Evrenin bu daimi ve tesadüfî akışına ancak bilinçli ve rasyonel zihni kasten altüst ederek başka farkındalıklara kapı aralayan Kaos Büyüsü gibi yaklaşımlar yoluyla müdahale edilebileceğini bilirler. Zira büyü öğrenilebilir ya da öğretilebilir bir şey değildir ancak kaosa giden yol öğrenilebilir. Özgün büyü kaos yoluyla açığa çıkar ve bu gerçekleştiğinde tek yapabileceğimiz şey de buna dair sessiz kalmaktır.
Olağan gerçeklik algımız büyü zihnine geçmenin önündeki en büyük engeldir ve Kaos Büyüsü’nde ilk hedeflenen şey bu algının her ne yolla olursa olsun genişletilmesi, değiştirilmesi ve çok dirençli bir rasyonel zihinle karşılaştığımızda gerekirse bozguna hatta yıkıma uğratılmasıdır. Kaos Büyüsü olağan algı bütünlüğüne karşı yürütülen bir gerilla savaşıdır. Şeyh Nimetullah Veli’nin “Kendinin dışına bir adım at, bütün yol o tek bir adım…” dediği gibi Kaos Büyücüsü de benliğin dar sınırlarının dışına çıkmanın peşindedir. Çalışmalarıyla Kaos Büyüsü’nün temellerini attığı kabul edilen okültist yazar/ressam Austin Osman Spare de William Blake gibi kendinden önceki büyücü sanatçılardan ilham alarak ve Freud ile Jung’un bilinç kuramlarından beslenerek sürrealistlere, dadacılara, Burroughs ve Gysin’e öncülük ettiği otomatik yazın ve otomatik resim tekniklerinde yazar/çizeri bir kaleme ya da fırçaya dönüştürerek bilincin ötesine ulaşmayı denemiştir. Spare’in bugün çoğunun baskısı kalmamış metinleri ve çizimleri de birer sanat eseri olmanın ötesinde büyü metinleri ve muskalardır. Zen Budizm’in aklı kısa devreye uğratan koanları, Derrida ve çağdaşlarının yapıbozumcu kuramları, Dadaist mizah, John Cage ve minimalistlerin tesadüfi olgulara dönük ilgisi Kaos Büyücüsü için hep büyücülük fiili için ritüel uzamlar yaratmanın araçları olabilir.
Zihnin olağan bilinçlilik durumunu kesintiye uğratarak “vecd” olarak tanımlanabilecek bir algı haline geçişi amaçlayan Kaos Büyüsü’nün ritüel uygulamaları Stanislavsky’nin Metot Oyunculuğu ile de pek çok benzerlik taşır. Bu vecd hali geleneksel bilginin ötesinde, büyücünün zihninin evrenin kuantum akışıyla kesişmesi sonucu elde edilen ve “irfan” olarak adlandırabileceğimiz bir bilginin elde edilmesinin temel yöntemidir. Tıpkı Metot Oyuncuları gibi Kaos Büyücüleri de benliklerini bir kenara bırakarak, “kendi”lerinden geçerek arzularına ulaşmaya, büyü aracılığıyla evreni değiştirmeyi amaçlarlar. Bunun için de jestlere, ritüellere, seslere, imgeleme ve kasti olarak öfke, korku, iğrenme, sıkıntı ya da ümitsizlik gibi duygu durumlarının yaratılmasına başvururlar. Anlık bir “vecd” halini ve “irfan”la teması sağlayacak her yol makbul sayılır.
Kaos Büyücüsü, hayattaki Nihai Amacı keşfetmek, Ana Tanrıça’yla bütünleşmek ya da cinlere hükmetmek gibi ıvır zıvırlarla uğraşmaz onun yolu Kaos deviniminin dehşetli kavrayışına ulaşarak, evrenin kuantum akışının – Kaos kelebeğinin –kanatlarına yeni bir nefes üflemektir. Kaos Büyücüsü Ak ve Kara büyü, doğru ve yanlış, iyi ve kötü gibi ayrımlarla uğraşmaz; hâlihazırda dünyanın hallerine dair kişisel bir etik geliştirmiştir ve ahlâk onun için bir yaşam estetiğidir. Statükodan, normatif inanç kalıplarının sonuçlarından, verili toplumsal düzenlerin tümünden rahatsızdır ve sonuçları ne olursa olsun bunlar tarafından hapsedilmiş enerjiyi özgür bırakma peşindedir. Ele avuca sığmaz Kaos tarafından özgürleştirilen/yıkılan şey, pekâlâ bizim derinlere kök salmış inanç ve düşüncelerimiz ya da kendimize anlattığımız masallar yoluyla güvende hissetmemizi sağlayan benlik sığınağımız da olabilir. Kaos Büyüsü tüm otoriteleri ve hiyerarşileri yerle yeksan etmeyi hedefleyen irfanlı bir terörizmdir.
Şen olun, her şey bizim! Kaos Asla Ölmedi!
İnan Mayıs Aru