Dolaysızlık – Hakim Bey

I

Tüm tecrübeler dolaylıdır –  duyumsal algılar, düşünme, dil vb. mekanizmaların dolayımından geçer – ve hiç şüphesiz tüm sanat eserleri de tecrübenin daha fazla dolaylandırılmasından ibarettir.

II

Ne var ki dolayım kademe kademe gerçekleşir. Tabii ki bazı tecrübeler (tat, koku, cinsel haz) diğer tecrübelerden (kitap okumak, teleskoptan bakmak, plak dinlemek) daha az dolaylıdır. Bazı iletim araçları, bilhassa dans, tiyatro, müzikal ya da ozanca performanslar da televizyon, CD, Sanal Gerçeklik gibi diğer iletişim araçlarına nazaran daha az dolaylıdır. “Medya” adı verilen iletişim araçları arasında bile bazıları gerektirdikleri hayal gücü iştiraki bakımından diğerlerine göre daha az dolaylı sayılabilir. Basılı iletişim araçları ve radyo daha çok hayal gücü gerektirirken, filmler daha azını, televizyon ondan da azını ve sanal gerçeklikse -şimdilik- en az hayal gücünü gerektirmektedir.

III

Sermayenin araya girmesi sanat adına her zaman dolayımın daha da artmasının bir işareti niteliğindedir. Sanatın metalaştığını söylemek bir dolayımın ya da vekâletin gerçekleştiği ve bu araya girişin bir bölünmeye ve bölünmenin de “yabancılaşmaya” yol açacağı anlamına gelir. Evde dostlarla çalınan doğaçlama müzik the Met’te[1] “canlı” çalınan müzikten ya da bir iletişim aracı vasıtasıyla (bu ister PBS[2] olsun, ister MTV isterse de Walkman) dinlenen müzikten daha az “yabancılaşmıştır”. Aslına bakarsanız, denebilir ki bedavaya ya da maliyeti fiyatına posta aracılığıyla dağıtılan kasete kaydedilmiş müzik, devasa bir We Are The World gösterisinde ya da Las Vegas gece kulübünde canlı çalınan müzikten DAHA AZ yabancılaşmıştır – her ne kadar ikinci örnek dinleyicilere canlı olarak çalınsa da (ya da hiç değilse öyle görünse de) ve ilk örnek uzaktaki ve meçhul dinleyiciler tarafından dinlenen, kaydedilmiş müzik olsa da.

IV

Gerek yüksek teknolojinin genel eğilimi gerekse de Geç Kapitalizm’in genel eğilimi sanatı giderek daha fazla dolayıma sürüklemekten yanadır. Her ikisi de sanatın üretimi ve tüketimi arasındaki uçurumu derinleştirir ki bu da “yabancılaşma”nın artışıyla sonuçlanır.

V

Sanatta “anaakım”ın ve dolayısıyla “avangard”ın da kayboluşuyla beraber daha ileri ve yeğin sanat tecrübelerinin tümü de medya tarafından neredeyse anında massedilebilir ve dolayısıyla da metaların hayaletler dünyasındaki diğer tüm çerçöp gibi çöplüğü boylayabilir hale gelmiştir.  Bir zamanlar, söz gelimi 1970’lerde Baltimore’da, yeniden tanımlandığı haliyle “Çöp” terimi cidden eğlenceli olabilir[3] – popüler hassasiyetin daha bilinçdışı bölgelerini kuşatıp istila eden bir nevi kasıtsız folk-kültürün ironik bir çeşitlemesi olarak – ki bu da kısmen Gösteri tarafından üretilir. “Çöp” bir zamanlar radikal bir potansiyel barındıran taze bir konseptti. Oysa şimdi, post-modernizmin harabeleri arasında kokuşmaya başladı bile. İronik sululuk artık tiksindirici bir hal almaya başladı. Artık CİDDİ OLUP DA AĞIRBAŞLI OLMAMAK mümkün. (Not: Yeni Ağırbaşlılık elbette Yeni Sululuğun arka yüzünden başka bir şey değil. Nasıl ki post-modernist felsefi ironi ve umutsuzluk İrtica’nın önünü açtıysa, şık yeni-püritenlik de İrtica’nın izlerini taşımaktadır. Tasfiye Meclisi, İşret Meclisi’yle aynıdır. 90’larda trend haline gelen “12 adımda” bırakmanın varıp varacağı yer 13. adımdaki darağacıdır. İroni sıkıcı bir hal almış olabilir ama öz-sakatlama da asla dipsiz bir gayya kuyusundan başka bir şey olmamıştır. Sululuğun canı cehenneme – Ağırbaşlılığın canı cehenneme.) Sürrealizmden Break dansa zarif ve güzel her ne varsa McÖlüm’ün reklâmlarına yem olmaktan kurtulamıyor; 15 dakika içinde tüm büyü emilip çekiliyor ve sanattan geriye kalan kuru bir cırcır böceği kabuğu kadar ölü oluyor. Post-modernistlerden başkası olmayan medya büyücüleri de kendine referans vermenin müstehcen vecdi içerisinde aynı leşi kusup tekrar tüketen akbabalar gibi “Çöp”ün diriliğinden bile beslenmeye başladılar. Çıkış ne tarafta?

VI

Gerçek sanat oyundur ve oyun tüm tecrübelerin en dolaysız olanıdır. Oyunun zevkine bir kez varmış olanların politik bir mesaj verme uğruna (“Sanat Grevi”[4] ya da sanatın “farkına varmadan zapturapt altına alınması” örneklerinde olduğu gibi) bundan vazgeçmesini bekleyemezsiniz. Nefes alıp vermek, yemek ve sikişmek nasıl sürüp gidecekse sanat da benzer biçimde sürüp gidecektir.

VII

Yine de, bilhassa “medya”da, ticari yayımcılık ve galerilerde, plakçılık “endüstrisi”nde ve saire, sanatın aşırı yabancılaşması bizde tiksinti uyandırıyor. Ve kimi zaman yazma, çizme ya da müzik gibi sanatlara katılımımızın bile can sıkıcı bir soyutlanmışlık, doğrudan deneyimden bir uzaklaşma içermesinden rahatsızlık duyuyoruz. Oyunun doğrudanlığını (ne de olsa sanatla uğraşmaya oyun oynayarak başlamıştık) özlüyoruz; kokuları, tatları, temasları, hareket eden bedenlerin hissini özlüyoruz.

VIII

Bilgisayarlar, videolar, radyo, basılı yayınlar, sintısayzırlar, faks makineleri, kasetçalarlar, fotokopi makineleri – bunların hepsi de şahane oyuncaklar ama bir yandan da fena bağımlılıklar. Karşımızda kanlı canlı durmayan birine “uzanıp dokunamayacağımızı” nihayet fark ediyoruz. Bu medya kanalları sanatımız için faydalı olabilir – ama bizi ele geçirmemeliler ve aynı zamanda da hayvan/canlı özümüzle aramıza girip, aracılık ederek bizi bunlardan ayırmamalılar. Bizim istediğimiz şey medyayı kontrol etmek, onun tarafından kontrol edilmek değil. Ve bu noktada bizzat bedenin kendisinin en az dolayımlı medya olduğuna dair farkındalığın altını çizen manevi bir dövüş sanatını da aklımızdan çıkarmasak iyi ederiz.

IX

Dolayısıyla, seçtiğimiz medyalardaki faaliyetlerinden vazgeçmek gibi bir niyeti olmayan sanatçılar ve “kültür işçileri” olarak yine de kendimizden en uç noktada bir dolaysızlık farkındalığı ve bu farkındalığı oyun halinde, anında ve dolaysız olarak yürürlüğe koyacak doğrudan araçlarda ustalaşma bekliyoruz.

X

Bugün yazılacak her türlü sanat “manifestosu”nun, tam da karşı çıkmaya çalıştığı acı ironinin leş kokusundan azade olamayacağının bütünüyle farkında olsak da yine de hiç tereddütsüz (ve çok düşünmeden) bir “hareket”in doğuşunu ilan ediyoruz: DOLAYSIZLIK. Bunu yapmaktan çekinmiyoruz zira her türlü medya kirlenmesinden sakınmak üzere dolaysızlığı gizliden gizliye uygulama niyetindeyiz. Kamusal alanda yayıncılık, yayımcılık, radyo, müzik ve benzeri alanlarda faaliyet göstermeye devam edeceğiz ama gizliden gizliye başka bir şey de yaratacağız: özgürce paylaşılacak ama asla pasif biçimde tüketilemeyecek bir şey, açıktan açığa tartışılabilecek ama yabancılaşmanın ajanları tarafından asla anlaşılamayacak, ticari potansiyeli olmayan ama ederinin ötesinde bir değere sahip, okült ama gündelik yaşamlarımızın kumaşına sıkı sıkıya dokunmuş bir şey.

XI

Dolaysızlık estetik bir program bağlamında bir hareket değildir. Duruma bağlıdır, tarza ya da içeriğe, mesaja ya da Ekol’e değil. İki ya da daha fazla insan tarafından, kendi başlarına ve kendileri için, yüz yüze ve beraberce icra edilebilecek her türlü yaratıcı oyun biçimini alabilir. Bir nevi “oyun” sayılır ve dolayısıyla belli “kurallar”a bağlı olabilir.

XII

Tüm seyirciler aynı zamanda icracı da olmak zorundadır. Tüm masraflar bölüşülür ve oyun sonucu ortaya çıkacak her türlü ürün de yalnızca katılımcılar tarafından paylaşılabilir (kendileri bunları saklamayı ya da hediye etmeyi seçebilir ama kesinlikle satamaz). Oyunların en iyileri, fotoğraf, kayıt, baskı gibi daha bariz dolayım biçimlerinden en az düzeyde yararlanıp fiziksel mevcudiyeti, doğrudan iletişimi ve duyuları içeren daha dolaysız tekniklere meyleden oyunlardır.

XIII

Dolaysızlık için ideal bir matris de partidir. Yani iyi bir yemek Dolaysız bir sanat projesi olabilir, bilhassa yiyen herkes aynı zamanda da pişiriyorsa. Çin ve Japonya’da eskiden puslu sonbahar günlerinde koku partileri düzenlenir, her konuk evde yaptığı bir tütsü ya da parfümü getirirmiş. Zincirleme dizelerin okunduğu şiir partilerinde hatalı bir dizeye bir kadeh şarap cezası verilirmiş. Kırkyama imecesi[5], canlı tablo (tableau vivant)[6] performansları, zarif ceset (cadavre exquis)[7] oyunları, Fourier’nin “Müze Orjisi” türünden şenlik ritüelleri (erotik kostümler, pozlar ve skeçler), canlı müzik ve dans – geçmişe bakıp uygun formlar bulup buluşturulabilir ve hayalgücü de devamını getirir.

XIV

Örneğin bir 19. yüzyıl kırkyama imecesi ve bir Dolaysızlık kırkyama imecesi arasındaki en temel fark, Dolaysızlık icrasında bizim bunu yabancılaşmanın kederi ve “sanatın ölümü”ne cevaben yaptığımıza yönelik farkındalığımızdır.

XV

70’lerin posta sanatı ve 80’lerin fanzin ortamı da meta olarak sanat dolayımının ötesine geçme çabalarıydı ve Dolaysızlık’ın ataları sayılabilirler. Ne var ki bunlar da posta iletişimi, fotokopi gibi dolaylı yapılardan vazgeçmiş değillerdi ve her bakımdan erişilmez kalan oyuncuların yalıtılmışlığını aşmayı başaramadılar. Biz bu öncü hareketlerin niyet ve keşiflerini, her türlü dolayım ve yabancılaşmayı, hiç değilse insanlık koşullarının izin verdiği ölçüde ortadan kaldıran bir sanata taşımayı amaçlıyoruz.

XVI

Dahası, Dolaysızlık şu dünyamızda güçsüz kalmaya da mahkûm değildir zira piyasanın kamusallığından kaçınır. “Şiirsel Terörizm” ve “Sanat Sabotaj”, Dolaysızlık’ın gayet doğal tezahürleridir.

XVII

Son olarak da, Dolaysızlık pratiğinin içimizde muazzam, unutulmuş güç yığınaklarını açığa çıkaracağını ve bunların dolaysız oyunun mahrem farkındalığı yoluyla hayatlarımızı değiştirmekle kalmayıp aynı zamanda kaçınılmaz olarak yarattığımız diğer sanat eserlerine, daha kamusal ve dolaylı sanatlarımıza da nüfuz edip bunlardan da fışkırıp sökün edeceğini umuyoruz.

Ve umuyoruz ki bu ikisi git gide birbirine yakınlaşacak ve en nihayetinde belki de bir olacak.

Hakim Bey
Çeviren: İnan Mayıs Aru


[1] the Met: Metropolitan Sanat Müzesi: Manhattan, New York’taki Central Park’ın yanında yer alan müze dünyanın en büyük ve en önemli müzelerinden biridir.

[2] PBS:  (Public Broadcasting Service), ABD’nin bağımsız televizyon kanalı.

[3] [Ç.N] Çöpçülerin greviyle başlayan ve sonunda hayvanat bahçesi görevlilerinden polise dek kamuda çalışan pek çok işçinin katıldığı ve biriken çöplerin yakılmasıyla bir ayaklanmaya dönüşen 1974 Baltimore Belediye İşçileri Grevi.

[4] [Ç.N] Yazar, 1986 yılında Stewart Home’un tüm sanatçılara 3 yıllığına sanatı bırakma çağrısıyla başlayan daha önce de benzer örnekleri görülmüş ama başarıya ulaşmayan Sanat Grevi’nden söz ediyor. En son Trump ABD başkanı olduğunda J-20 Art Strike adı altında bir örneğine daha şahit olmuştuk.

[5] Quilting Bee (İng.): Amrika’da kolonyal dönemde başlayan ve günümüze dek de bir şekilde süren, kadınların buluşup birlikte yorgan diktikleri “gün”ler.

[6] Tableau Vivant (Fr.): Oyuncuların ya da modellerin bir tablonun içindeymişçesine hareketsiz durduğu ve ışık oyunlarıyla da güçlendirilen görsel sanat.

[7] Cadavre exquis (Fr.): Hevesli ve yaratıcı bir grup tarafından yapılan bir kolaj ya da montaj. Birinin kağıda yazdığı bir mısrayı görünmeyecek şekilde katladığı ve kağıdı sıradaki oyuncuya geçirdiği ve bu oyuncunun da kendinden öncekinin ne yazdığını bilmeden yeni bir mısra daha yazdığı ve böylece devam eden oyun. Grafikler ve resimle de yapılır.  1920’lerin ortasında, tesadüf ve kazaların gizemini kullanmak için yeni yollar arayan Sürrealistlerçe oynanmaya başlanan oyun, ilk denemelerinde ortaya çıkan “le cadavre exquis boira le vin nouveau” (zarif ceset genç şarabı içecek) cümlesinden almış ismini.